Vicdani Ret/Kriegsdienstverweigerung

ID 85010
1. Teil (Hauptteil)
AnhörenDownload
Am Donnerstag, den 14. September 2017 hatten wir das Thema "Kriegsdienstverweigerung" auf den Tisch. Unsere 2 Gäste sind langjährige Aktivisten der antimilitaristischen Szene.
Der inzwischen in Frankreich lebende, kurdische Kriegsdienstverweigerer Ercan Jan Aktaş beschrieb am Anfang der Sendung die Entstehungsgeschichte, Etappen, Hindernisse und Erfolge der Kriegsdienstverweigererbewegung in der Türkei/Kurdistan. Desweiteren schildete Ercan eindrucksvoll, wie die Kriegsdienstverweigerung in Europa funktionierte und was es bedeutet, in der Türkei/Kurdistan Kriegsgegner bzw. antimilitaristisch zu sein, was die größten Probleme des Kriegsdienstverweigerung sind. Ausdrücklich betonte er die solidarische Haltung der Aktivisten und Aktivistinnen aus der feministischen und LGTB-Szene zu Kriegsdienstverweigerung und Antimilitarismus. Gürsel Yıldırım beschrieb die Wehrpflichtregelung aus der Perspektive der betroffenen „Auslandstürken“, die ebenfalls keine Alternative haben, als sich freizukaufen. Er nennt die Regelung für die Betroffenen „ Auslandstürken“ als „Kopfgelderpressung“, welche von rechts-, und linksorientierten Betroffenen und ihren türkisch-kurdischen Stellvertretervereinen und Dachverbänden stilschweigend hingenommen würden. Wie auch der langjährige Aktivist Ercan Jan Aktaş, forderte der in Hamburg lebende Kriegsdienstverweigerer Gürsel mehr Engagement in Bezug auf die „die Anliegen der Auslandstürken“ und Solidarität mit den Kriegsdienstverweigerern in der Türkei, die vor allem in den Zeiten der Erdogan-Diktatur mehr Aufmerksamkeit verdienten als je zuvor.

14 Eylül Perşembe günü gerçekleştirdiğimiz yayınımızda ''Vicdani Ret'' konusunu işledik. Yayınımıza Fransa’da ikamet eden, kendisi de vicdani retçi olan Ercan Jan Aktaş telefon ile, Hamburg'da yaşayan ve uzun bir süredir ''Vicdani Ret'' konusunda çalışmaları olan Gürsel Yıldırım ise Studyo konuğumz oldular. Yayınımızda Vicdanı Ret''in ne ifade ettiğini, Türkiyede Vicdani Retci olmanın bedelleri ve karşılaştığı sorunların neler olduğunu, savaş karşıtı olmanın, anti militarist olmanın ne anlama geldiğini, Avrupa ve başaka ülkelerde bunun nasıl işlediği konularını konuklarımızla konuştuk.
Audio
28:53 min, 29 MB, mp3
mp3, 139 kbit/s, Stereo (44100 kHz)
Upload vom 18.09.2017 / 22:37

Dateizugriffe: 1749

Klassifizierung

Beitragsart:
Sprache:
Redaktionsbereich:
Entstehung

AutorInnen: Güncel Radyo
Radio: FSK, Hamburg im www
Produktionsdatum: 18.09.2017
Folgender Teil steht als Podcast nicht zur Verfügung
2. Teil
AnhörenDownload
Audio
15:26 min, 15 MB, mp3
mp3, 137 kbit/s, Stereo (44100 kHz)
Upload vom 18.09.2017 / 22:53
CC BY-NC-SA
Creative Commons BY-NC-SA
Namensnennung - Nicht-kommerziell - Weitergabe unter gleichen Bedingungen erwünscht
Skript
93.0 Radyo Güncel 14.09.2017 yayını:
Hamburg FSK Stüdyolarından merhaba sevgili dostlar. Bugün birkaç konumuz olacak. Özellikle vicdani ret ve aynı zamanda açlık grevi konumuz olacak. Bu sürede yayınımıza katılacak olan konuklarımız var. Hemen vicdani retten başlayalım ne dersin Ebru:
GÜNCEL:
Evet sevgili dostlar, mutlaka duydunuz ama biz birkez daha hatırlatalım istedik, vicdani ret nedir? Vicdani ret: bir bireyin politik görüşleri, ahlaki değerleri veya dinsel inançları doğrultusunda zorunlu askerliği reddetmesidir. Vicdani retçiler kendilerini antimilitarist ya da pasif olarak tanımlayabilmektedirler.
En çok karşılaşılan ret sebepleri şunlardır:
• düşman olsa bile insan öldürmeyi ahlaki bulmamak,
• hiyerarşik ve statüsel yapılandırmalarda yer almayı ahlâki bulmamak,
• güncel sorunlardan dolayı o ülkenin silahlı birliğinde bulunmayı ideolojik ve dini inanca aykırı bulmak

GÜNCEL:
Evet bunları biraz sonra sevgili konuğumuz Ercan Aktaş‘la konuşucağız ve aynı zamanda stüdyomuzda da sevgili Gürsel Yıldırım var, vicdani retçiler olarak. Hemen fazla zaman geçirmeden aslında Türkiye gündemine bakacak olursak:
Bir ülke düşünün, toprağa verilen cenazelerini çıkarmak zorunda bırakılan insanların olduğu, İşlerine geri dönebilmek için 189 gündür açlık grevinde olan ve açlık grevinde oldukları için, işlerini geri istedikleri için tutuklanan ve bedenlerini ölüme yatıran insanların olduğunu ve bu insanları mahkemeye getirmeyen devlet, mahkemeye gelmedikleri için tutuklulukların devamı istesin, Piknik yaparlarken insansız silahlı havaaraçlarıyla bombalanan insanlar olduğunu, gazeteci olduklarından dolayı 160 insanın cezaevinde olduğunu ve tüm bunlara Terörist denilen bir ülke.Bunlar sadece bir kaç başlık.. En ufak bir hak talebine bile tahammül edemeyen, emrinde ve elindeki tüm güçlerle ülkeyi açık bir cezaevine çevirerek kurduğu korku imparatorluğu ile bir dikktatörlüğün ülkeye reva görüldüğü tablonun sadece bir kısmı.
Bu yayınımızda biraz önce bahsettiğimiz gibi sevgili Ercan Aktaş konuğumuz. Merhaba Ercan yayınımıza hoşgeldin
GÜNCEL:
Vicdani ret anlamında özellikle senden başlayarak, kamuoyu seni vicdani retçi olarak tanıyor, vicdani reddin ne olduğundan önce, kısaca kendinden bahsedebilir misin?
ERCAN:
Uzun yıllardır, Türkiye’de Kuzey Kürdistana doğru politik hareketin içerisindeyim, üniversite yıllarıyla birlikte siyaset içerisinde yer aldım. Sonrası cezaevi süreci var. Ve cezaevi sürecinde vicdani retle tanıştım. Ondan sonra hayatımın önemli gündemlerden birisini vicdani ret işgal etmeye başladı. Çünkü vicdani retçi olmak, vicdani retti deklare etmek, yapılan ve kapatılan bir kapı değil, yaptım geçti gibi birşey değil, bireyin yaşama dair pratiğidir yani durduğu yerdir. Sisteme karşı kendisini üretme halidir. Ben de Türkiye‘de Kuzey Kürdistan toplumunun bir parçasıyım. Devletin o bütün şiddet tekelinin nasıl örgütlendiğini,Türkiye’de o tekçi ve de militer politikalar dışında kalan halklara, inançlara, gruplara, kimliklere nasıl bir şiddet uygulandığını gören, deneyimleyen, bunun bir parçası olan bir bireyim. Onun için kendimi daha çok bu alana doğru kurdum. Bir tarafta bunun sokak ayağı var. Eylemler…
GÜNCEL:
Bu arada Ercan, vicdani retçi oluşundan dolayı birkaç gözaltı da yaşadın galiba değil mi Türkiye‘de?
ERCAN:
Evet.
GÜNCEL:
Peki, o ayrıntılara girmeden önce birkaç tane sorum olacak. Diyelim ki, ülkede veya yurtdışında insanlar vicdani retçi olmak istiyor, o dediğin değerler, silah kullanmak istemiyor, mesela düşman olsa bile insan öldürmeyi ahlaki olarak bulmamak, silah kullanmayı ahlaki bulmamak, hiyerarşik ve statüsü yapıları ahlaki bulamamak, vicdanı retçi olmak istiyor. Ne yapmalı?
ERCAN:
Zaten vicdani retçi olduğuna karar veren bir birey, bu kadın olur, erkek olur, trans, gey, lezbiyen farketmez … Bir şekilde sisteme karşı duracağı yeri belirlemiştir. Bunu belirledikten sonra bir arayış başlıyor. Ve bu arayışlar bir şekilde bize dönüyor. Vicdani ret derneğinin, vicdani retçilerin ve ağının sosyal medya hesapları var, İstabul’da büromuz var, ayrıca Uluslararası ağlar da var. Avrupa’da vicdani ret bürosu var, Uluslararası savaş karşıtları var ve tüm bu gruplar bu alandaki tartışmalara paylaşımlara açıklar. Herhangi bir insan vicdani rettini yapmaya karar verdiği an çok rahat birşekilde sosyal medya üzerinden çok rahat bir şekilde bize ulaşabiliyor. Biz de onun bulunduğu ülkedeki en yakın olan arkadaşlara yönlendirip, o süreci birlikte yürütüyoruz. Nasıl bir deklerasyon olabilir, itirazı nasıl yapabilir. Bunu yaparkende Türkiye de Kuzey Kürdistan’ın bir parçasıysa, o kişinin hayatına katabileceği dezavantajları anlatıyoruz. Karşılaşabileceği olumsuzlukları anlatıyoruz ki bu konuda netleşsin. Bilsinki, Türkiyede veya Kuzey Kürdistan’da vicdani retçi olmak, ben sosyalistim, komünistim demek gibi birşey değil aslında. Sürekli karşısına çeşitli badireler çıkıyor. Ben de Türkiye’de onların bir parçasıydım. Seyahat özgürlüğümüz yok, konaklama özgürlüğümüz yok, rahat bir şekilde adres bildiremiyoruz. Günün herhangi bir saatinde, sokağın herhangi biryerinde bir GBT kontrolünde alıkonulabiliyoruz. Karakol da tutulabiliyoruz. Keyfi yaklaşımlarla karşılaşabiliyoruz. Bütün bunları anlattıktan sonra arkadaş da bütün bunları kabul ediyorum ve bu olumsuz yanları dikkate alarak vicdani ret yapacağım diyorsa , bir deklerasyon hazırlıyoruz ve onu bir şekilde biz paylaşıyoruz. Sosyal medyada, kampanya da etkinlikte olabilir. Ve böylelikle o arkadaşı aramıza almış oluyoruz
GÜNCEL:
Diyelim ki celp geldi, askere çağrıldı, cevap vermesi gerekiyor mu? Ne yapması gerekiyor?
ERCAN:
Bu tür durumlarda mümkünse bir vicdani retçiyle temasa geçsin. Herhangi bir hukukçu bizim yaşadıklarımızı çok fazla bilmiyor. Ya vicdani ret davalarına giren avukatlara ulaşmak lazım ya da bize ulaşması lazım. Bize ulaşanları zaten biz yönlendiriyoruz. İstanbul’da, İzmir’de, Adana’da temas içinde avukatlar var biz onlara yönlendiriyoruz. Bizim, vicdaniret.org sitesi, güncel bir site. Bu tür durumlarda ne yapılabilir konusunda da çeşitli form ve sayfalar var. Örnek dilekçeler var.
GÜNCEL:
Türkiyede örnek verebileceğin, senin tanık olduğun, bu konuda davası olan bir örnek var mı? Türkiye’de nasıl işliyor?
ERCAN:
Evet, şu an Türkiye‘de Yannis Vasilis var. Birlikte çalıştığımız, Roboski de yaşayan vicdani retçi arkadaş var. Halkı askerlikten soğutmak, madde 318’den davası var. Ekim’de duruşması var ve şu an Elazığ cezaevinde yatıyor. Aynı şekilde şu an İstabul’da benim devam eden bir davam var. Gene madde 318 halkı askerlikten soğutmak, madde 301 devlete, devlet büyüklerine, devlet kurumlarına hakaretten duruşmam var,devam ediyor. Bir de bizim vicdani retçi avukatımızın ve aynı zamanda vicdani ret derneği eşbaşkanı Gökhan Soysal’ın girdiği birçok final davaları var. Mesela, askerdeyken askerden kaçmış. Vicdani ret derneği eşbaşkanı bu davalara da giriyor.
GÜNCEL:
Yaşanabilecek tüm olumsuzluklara rağmen insanların ilgisi nasıl?
ERCAN:
Vicdani rette ilgi var. Özellikle Türkiye’de yaşayan insanlar, nasıl bir toplum ve nasıl bir devlete karşı yaşadıklarını biliyorlar. Karşılarına çıkabilecek bütün bu olumsuzlukları da göze alarak, vicdani retlerini yapmaya devam ediyorlar. Yalnız şöyle bir durum var, Temmuz 2015’ten bu tarafa Türkiye’de apoletli değil ama kravatlı bir darbe gerçekleştirildi. Şu an Türkiye’de ve Kuzey Kürdistan’da bu darbenin yarattığı çok ağır bir atmosfer var. Bu ağır atosferde daha önceki kadar rahat bir durum, - gerçi hiçbir zaman rahat bir durumumuz olmadı ama, şu an çok daha riskli bir poziyonda. Onun için geçmişe oranla deklare etme durumları biraz daha azaldı. Önceki yıllarda 15 Mayıs vicdani ret günü ve uluslararası vicdani ret sempozyumları toplantıları gerçekleştiriyorduk ve burada kitlesel vicdani retler yapılıyordu. Şu an bu konularda ciddi sıkıntılar var. İnsanlar açık edemiyorlar kendilerini ama bir şekilde bizimle iletişime geçen, bu konuda sorular soran arkadaşlar oluyor, hatta vicdani ret yapanlarda oluyor.
GÜNCEL:
Stüdyoda sevgili Gürsel’de var. Gürsel’de Avrupa’da Almanya’da uzun yıllardır vicdani ret üzerine çalışıyor ve kendisine bu konuda Don Kişot diyor. Çünkü insanların çoğu bu konulara ilgisiz. Sadece belli insanların ilgi duyduğu veya tepki gösterdiği bir konu. Kendisine merhaba diyelim.
GÜRSEL:
Merhaba
ERCAN:
Merhaba yoldaşım, selamlar, sevgiler…
GÜNCEL:
Vicdani ret konusu, Avrupa da nasıl işliyor. Bu konuda BM’nin açıklamaları da var. Yaklaşık 15-20 ülkede vicdani ret hakkı var. Örneğin Almanya’da da var. Onu da birazdan Gürsel anlatır heralde.
GÜRSEL:
Ondan önce, çok fazla ülkede değil ama özellikle İsrail ve Türkiye’de kadın vicdani retçiler de var. Yani kadınlarında askerlikten sorumlu tutulduğu yerlerden biri İsrail. Ama Türkiyedeki kadınlar tabii tutulmamasına rağmen, onlarda vicdani retlerini açıklıyorlar. Ercan sen daha iyi bilirsin. Ben de biiyorum ama senin dilin daha güzel… Sen anlatır mısın o arkadaşların motiflerini?
ERCAN:
Vicdani ret salt o üniformayı giyip giymeme meselesi değil, eline silah alıp almama meselesi değil, onun da ötesinde anti-militarist bir duruştur. Yani karşı karşıya olduğumuz her şekilde bizi bastırmaya çalışan, ezmeye, biat ettirmeye çalışan militer erkek egemen sisteme karşı bir duruştur. Bu anlamda ciddi bir mücadele ve Türkiye’deki vicdani ret 80’da iki arkadaşımızın kendilerini deklere etmeleriyle başladı. Ve o tarihten itibaren Türkiye’de zorunlu askerlik olmamasına rağmen, kadın arkadaşlarda yığınsal olarak vicdani retlerini yaptılar. Bu kadın arkadaşların kendilerini ifade biçimleri genelde şu şekilde : Bizler bu militer sistemin bütün mağduriyetlerini her türlü yaşıyoruz. Bizler de bu sistemin bir parçasıyız. Asker olup olmamak birşeyi değiştirmiyor. Militarizme karşı olan mücadelemizi güncel ve de sürekli kılmak için vicdani retlerimizi yapıyoruz diyorlar. Ve ben şunu da söyleyeyim, herbir bireyin vicdani ret deklerasyonu başka bir vicdani rettin tanımı ve metnidir. Çok değerlidir. Ve kadın vicdani retçilerle birlikte Türkiye’de vicdani ret hareketinin kendisini üretmesi, çoğul olması, bu çokluluk içerisinde erkek bir söyleme kaymaması önemli oranda, kendisini koruması kadınların ciddi birşekilde bu mücadelenin içerisinde yer almalarından kaynaklanıyor diye düşünüyorum. Yine LGBTİ örgütleriyle sürekli bir temas ve dayanışma oldu. Vicdani rettini yapan pembe teskere almak yerine, bu konuda Mehmet Tarhan var, çürük raporunuzu başınıza çalarım, çürük değilim ama askerlik yapmayacağım diyen arkadaşlarımız var. Bu yönlü duruşlar, pratikler vicdani ret mücadelesinin süreklileşmesinde ciddi katkısı ve emeği oldu.


GÜNCEL:
Naime’de bugün aslında yayınımıza katılacak ama dışarda sanırım. Kendisi de bu konuyla ilgili kadınlarla bir çalışmanın içerisinde. Bir açıklaması vardı. ''Dünya’daki hemen hemen bütün savaşların içinde bir şekilde Avrupa ülkelerinin de doğrudan politikalarının etkili olduğunu görüyoruz. Ortadoğu, Türkiye ve Kürdistan’da yaşanan savaşlar gündelik hayatı militerleştiriyor ve her şekilde hepimizin hayatında çok şeyi eksiltiyor. Savaşın, yıkımın ve katliamların talan ettiği bu Ortadoğu’da çok katmanlı bir erkek egemen sistem hüküm sürmektedir. Erkek egemen militer sistemler kendi iktidarları için durmadan halklarımızın çocuklarını kurban ediyorlar kendilerine. Türkiye Cumhuriyeti de bu ırkçı militer politikaların tam orta yerinde durmakta. Özellikle kadın bendeni üzerinde uygulanan bütün ırkçı, militer politikalara, savaşlara ve yaşamın militerleştirilmesine karşı vicdani reddimizi açıklıyoruz.”
Evet Ercan bir savaş karşıtı olan için vicdani retçi olmak yeter mi?
ERCAN:
Savaş karşıtı olmak için vicdani retçi olmak bir boyutu ve önemli bir ayağı. Zaten tarihe baktığımızda da kitleselleşen savaş karşıtları hareketi içerisinde vicdani retçilerin, anti militaristlerin yoğun bir şekilde yeraldıklarını, geçmişte de, 1.Dünya Savaşında, 2.Dünya Savaşında Vietnam’a karşı savaş karşıtı hareket İçerisinde, 68 kuşağını çok yaygın bir şekilde görebiliyoruz. Bugün de savaşın çok yoğun yaşandığı bir coğrafyadayız, Ortadoğu. Hemen hemen hergün muhalif olan, itaat etmeyen, karşı olan herkesin terörist olarak ifade ya da lanse edildiği ve devlet tarafından katledildiği bir coğrafyadan geliyoruz. Ve Ortadoğu gibi biryerde savaş karşıtı hareket içerisinde vicdani retçilerin ve anti-militaristlerin bulunmalarının önemli olduğunu düşünüyorum. Yeterli değil. Bunun daha güçlenmesi, kitleselleşmesi gerekiyor. Bazen Avrupa’dan baktığımızda, Avrupa’daki insan zaten askerlik zorunluluğu yok, onun için çok da vicdani ret gerekliliği var mı yok mu gibi, sol ve sosyalist yapılarda da bu tür tartışmalar çok görüyorum. Vicdani rettini deklare etmek aslında bir başlangıçtır. Süre gelen, sürekliliği olan, güncel olan, kendisini sürekli yenileyen bir mücadele içerisinde yer almayı değerli ve önemli buluyorum. Ve Avrupa’dan da bunun kitleselleşmesini umuyorum ve diliyorum.
GÜNCEL:
Maalesef, kapitalizm iktidarda olduğu sürece savaşlar varolacaktır. Bu konuda birçok yazı var aslında. Yani, savaşlara karşı insanın tutumunun ne olması gerektiği, vicdani retçilik tabii sadece birtanesidir, tabii öyle de tarif edilebilir. Peki, mesela BM’nin imzaladığı 1987 yılında galiba insan hakları komisyonu tarafından imzalanmış. Türkiye’nin buna bağlı kalması bir zorunluluk falan yok değil mi?
ERCAN:
Türkiye Avrupa Konseyi ülkesidir. Avrupa Konseyi ülkelerinin yasaları Türkiye için de bağlayıcıdır. Ve 47 tane Avrupa Konseyi ülkesinde vicdani ret konusunda yani uluslararası yasaları kendi yaslarına uydurmayan tek ülke Türkiye’dir. Türkiye’de bunun farkındadır. Türkiyedeki tüm vicdani ret mahkemeleri AİHM’ye geldiğinde, Türkiye mahkum olmuştur. Gene BM vicdani rettin bir inanç ve düşünce özgürlüğü olduğunu kabul ediyor. Bu anlama aslında Türkiye bile bile hukuk ve iç yasalarını, imza attığı Uluslararası yasalara uygun hale getirmiyor. Bu da Türkiye’nin militer türünde, sürekli şiddet üreten, daha doğrusu iktidarlarını sürekli varetmek için düşman imal etme politikalarından kaynaklanıyor.
GÜNCEL:
Mesela Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin de bu konuda birçok kararı var ama, sonuçta ülkeler yinede kendi yasalarını uygulayarak, diğerini tanımama gibi durumda yaşanıyor galiba.
ERCAN:
Evet, böyle bir durum var. Biz uygulamayız, tazminatını öderiz, yolumuza devam ederiz gibi bir mantık var. Hatta, Türkiye’yi yöneten, başındaki kişi de bu cümleyi kullanmıştı. Biz paramızı öderiz, yolumuza devam ederiz mantık içerisindeler. Vicdani ret konusunda da aynen bunu yapıyorlar.
GÜNCEL:
Bu arada yurtdışında Türkiye için geçerli olan bedelli askerlik var. Bedelli askerlik konusunda da belki sen, belki Gürsel çalışmalarınız vardır. İnsanlar bu bedeli ödemek zorunda mı? İtiraz etme gibi bir hakları yok mu?
ERCAN:
Aslında Türkiye de cümlemiz şudur. Aslında Gürsel bu cümleyi geliştirdi, kazandırdı. Ne bir saniye, ne bir kuruş diyoruz. Önemli olan bu savaşta sadece bedenimizi oradan alarak değil, aynı şekilde maddi anlamda da destek vermemek gerekiyor. Türkiye’de de insanlar para vererek asker olmama gibi bir yola başvuruyorlar. Fakat bizim talebimiz, söylediğimiz şey ne asker olun, ne o üniformayı giyin, ne de ekonomik olarak oraya herhangi bir katkınız olmasın. Bu yönlü çağrılarda bulunuyoruz. Onun içinde diyoruzki, ne bir saniye ne bir kuruş.
GÜNCEL:
Gürsel senin bu konudaki çalışmaların nedir?
GÜRSEL:
Ercan’ın dediği gibi, yani zorunlu askerlik mağduru sadece Türkiye de Kürdistan da yaşayan insanlar değil, Türk vatandaşı her insanın dünyanın her tarafında bu belanın içerisinde demektir. Tabi bu anlamda Türkiye yıllardan beri milyarlarca göçmenlerin hatta burada doğmuş 3.4.ve 5.kuşaklar da eğer vatandaşsa, çifte vatandaşsa da geçerli, onlar üzerinde zorunlu askerlik yaptırımı var ve yani düşünün ki, Almanya’da mesela, 2011’de Haziran’da olması lazım, askerlik tamamen kaldırıldı daha doğrusu donduruldu. Daha önce buna alternatif olarak sivil hizmet alternatifi vardı birçok ülkede olduğu için, ama şimdi Almanya’nın 2011 den beri profesyonel ordusu olduğu için, burdan yola çıkarsan şöyle düşünelim, diyelim ki aynı mahalle de doğmuş iki çocuk olsun. Biri Hans, biri Hasan. Bunların ikisi kreşe birlikte gidiyor.lar. Sonra 17 yaşında mesleğe başlıyorlar. Hans ehliyeti için para biriktirmeye başlıyor fakat Hasan Türk vatandaşıysa o da bedelli için para biriktiriyor. Şimdi bu eşitizlikle ilgili, bu göçmen dernekleri, çatı örgütleri, şunları bunları falan filan bir sürü kendi hakları bağlantısında talepleri oluyor. Fakat bu eşitsizlik konusunda hiçbir talepleri yok. Olmadı. Bu konuda sus puslar, bu konuda tabii sol gelenekten gelen dernekler de sus puslar, herkesin kendine göre konuşunca bir gerekçeleri oluyor. Fakat şöyle bir gerçeklikte var. 2013 olması lazım. Burada federal parlamentoda bir soru önergesi yapmıştık. Sol parti üzerinden sormuştuk. Oradan pek fazla bir cevap çıkmadı ancak Sabahat Tuncel 2013 de bir soru önergesi vermişti. Orada şöyle bir sonuç çıktı. 1995’den 2013’e kadar 1 milyar 2 milyon euro. Yani biz göçmenlerin kasasından , sağcısından solcusuna bu süreç içerisinde bu kadar para gitmiş Genel Kurmay’ın kasasına. İşin ekonomik boyutu var, bu kirli savaş dediğimiz, bir şekilde biz de finanse ettik. Yani birazcık özgürlük, eşitlik derdi olan ve savaşlara karşı olan bir insan olarak, bir göçmen olarak bukonubir tabuydu. Ben 38 yaşına doğru gelince, ben de artık kelle parası gaspı diyorum ben. Buna mağdur birisi olarak buna karşı kendi başıma yazılar yazdım, kampanya başlattım. Ve Ercan’ın söylediği söz, Türkiye devleti ile ordusunun ne bir cent ne bir saniye, işte o zaman 21 gün askerlik de vardı. Onu da reddederek, kanayan yara olarak bu askerliğin de parasını reddettim. Çok fazla altyapı olmasına rağmen, bir sürü yazılar, başkalarından bir sürü ilgi varken bizimkilerden çok fazla ilgi olmadı. Gerek anti militarit, gerek opozisyon olarak bu konuda söylenecek söz çokken, birşey olmadı. Yani Ercan’ın dediği gibi, hiç birşey yapamıyorsan vicdani reddini açıklayabiirsin. Vicdani retilerin hareket alanı da epey daralmış durumda. Son süreçleri biliyoruz. En azından bu bağlamda ses çıkarmak, birşeyler söylemek, yani daha neyi bekliyorsun. Türkiyede ki gelişen faşizme karşı bir sözün varsa, yapılacak birşey varsa, bu alandan da bakılabilir. Onun dışında yapılan tek şey bedelli askerliğe karşı olmanın ötesinde gerçekten baştan aşağıya kemiklerine, hücrelerine kadar örgütlenmiş bir sistemden bahsediyoruz. Militarizmden bahsediyoruz. Militarizm de çok absürt ve paranoik birşey. Her türk asker doğuyor. Bir mahkeme olmuştu. Yok biz asker olarak doğmadık, bebek olarak doğduk diye bir açıklama yapmışlardı, vicdani retçiler. Bununla ilgili Eskişehir’de bir mahkeme olmuştu. Diyor ki, anneme sordum, jinekoloğa gittim sordum. Ben çıplak olarak mı doğdum yosa asker olarak mı? Yani o kadar absürt yanı var ki bu askerliğin. Hele Pınar Selek’in sürüne sürüne adlı kitabını okuyun. O askerlik hikayelerini. İnsanlar da ne tahribatlar, ne travmalar bıraktığını. O kadar çok gerekçe var ki...
GÜNCEL:
Toparlayacak olursak, vicdani ret konusunu radyoyu yeni açan dinleyicilerimiz için bir özetleyebilir misin Ercan?
ERCAN:
Vicdani ret bir taraftan savaşlara karşı, devletin savaş politikalarına karşı, militarizme karşı bir tavır. Öte yandan devletlerin kendi politikalarıyla militerleştirdikleri topluma karşı da bir yerde cevaptır. Tolumun ürettiği o erkek aklı, aile içinde, sokakta, gündelik hayatın her alanında karşılaştığımız o toplumsal cinsiyet rollerine karşı da kendini yeniden var etmedir. Bu anlamda bir vicdani retçi, vicdani reddini deklere ettikten sonra birçok alanla çatışma ve buna karşı da bu çatışmayı kendileri için güncelleştiren farklı yapılar ve grupla da çeşitli ittifaklar, platformlar, ortaklıklar kurarak bir mücadele içerisinde yer alıyorlar. Bu Türkiye’de de bu şekilde. Avrupa’nın birçok ülkesinde artık zorunlu askerlik yok. Fakat burda da savaş politikaları çok yaygın bir şekilde, hani Almanya da, Fransa da ya da İngiltere de bunların hepsi, dünyadaki bütün savaşların içerisinde çıkıyor. Aynı zamanda savaşa silah üretiyorlar. Büyük silah pazarları var. Diğer tarafta bu toplumlar da militer toplumlar. Erkek egemen şiddet burda da yaygın bir şekilde devam ediyor. Bütün bunlardan dolayı vicdani retle tanışan bireyler bulundukları yerlerden doğru çeşitli inisiyatifler, gruplar, birliktelikler oluşturarak çoğaltabiliriz. Bunu Almanya’da da yapmak mümkün, Fransa’da da. Ve savaşın sürmüş olduğu diğer coğrafyayla dayanışma sürmüş oluruz. Bütün bunları değerli buluyorum. Ve bu konuda yapacak çok şey var.
GÜNCEL:
Yurtdışında, dernekler kurumlar kuruluşlar var değil mi? Ciddi olarak çalışmalar yapan kurumlar var demiştin.
ERCAN:
Aslında yeterli değil. Avrupa vicdani ret bürosu var. Gene Almanya’da Frankfurt’ta merkezi olan Connection var. Londara’da savaş karşıtları grubu var. Fakat bunların Avrupa politikaları için ürettikleri yetersiz. Burada Kapitalizmin deşifrasyonu, militer politikaların deşifrasyonu, silahsızlanmaya karşı daha etkin şeyler yapılabilir. En son Londra’da silah fuarı vardı, ona karşı bir eylem yapıldı. Fakat bunlar çoğaltılabilir. Bu anlamda Avrupa’da yapabileceğimiz çok şey var.
GÜRSEL:
O kurumlar gerçekten var. Burada vicdani ret hareketinden veya savaş karşıtı veya antimilitarist hareketten geri kalmış, daha doğrusu geri kalmış veya yeniden örgütlenmiş Connection e.v. var. Google da yazdığınızda Türkiye ile ilgili vicdani retçileri de, Ercan’dan, Halil’den, Osman’la da ilgili tüm mahkemelerini, Avrupa İnsan Hakları boyutundaki haberleri görülebiliyor. İngiltere de ki Resistense de aynı şey. Onlar var, var da biz yokuz. Gerçekten derneklerde burada pek fazla bir çalışma yoktur. Sadece senle geçen 2013’de yaptığımız birkaç toplantı vardı onun dışında açıkçası benim yaptığım çalışmalara, böyle dahil edebildiğim veya sahip çıkan ne bir dernek, ne bir çatı örgütüne rastlamadım. İlgili olanlar var. Şundan kaynaklanıyor galiba, bunu da belirtmek gerekiyor. Yani durup dururken bu bedelli askerlik zaten son 6 binden, bin Euro indi. Bu da şöyle oldu. AKP göçmenlere verdiği iki sözü yerine getirdi. Bunlardan birisi seçme seçilme hakkı, diğeri de Davutoğlu başkanken buraya geldiğinde bedelliyi 6 binden, bine düşüreceğiz dedi ve o sözü verdiler. Şunu farkettiler. Alman vatandaşlığına çifte vatandaşlık olmadığı için, o opsiyons model denilen, yani 18 yaşına kadar Türkiyeli göçmen gençlerin karar vermesi gerekiyor yani Alman vatandaşı mı yoksa Türk vatandaşı mı olarak kalmak istiyor. Onların birçoğu yüzde 85‘i, 90’lara kadarı Alman vatandaşlığını tercih etti. O deneyimden yola çıkarak dediler ki, Allah Allah, biz bu bedelli askerliği böyle tutarsak sırf bundan dolayı Alman vatandaşına geçenler çok. Onun için, Türk vatandaşı olarak kalmasını istedikleri için, aslında sömüreceklerini sömürdüler yani bugün bin Euroyu herkes ödeyebiliyor. Fakat buna rağmen, inadına da olsa , kardeşim derneğinde oturup veryansın ediyorsun, Türk miitarizminden dem vuruyorsun, azıcık da olsa bir imtiyazını sorgula. Tabi ki sıkıntılar var, insanlar Türkiye’ye gidip gelme yani Türkiye’deki vicdani retçiler gerçekten cesaretli insanlar. Hareket alanları daraldı. Yani bir yerde çalışamıyorlar gibi. Burdaki göçmenler gerçekten çok rahatlar.
ERCAN:
Oportünist duruyorlar.
GÜRSEL:
Yani şuna birşey demiyorsun mesela, benim bildiğim arkadaşlar var yıllarca sessiz bir şekilde vicdani retçiler. Yani reddetmişler, ödememişler fakat haber geliyor. Bir arkadaş vardı. Babası kör olacak ve babası onu bir daha göremeyecek. Ya da kaybetti kaybedecek bir daha göremeyecek. Son olarak annesini veya babasını görmek için diz çöken diyeyim, sonuçta böyle olan arkadaşlar var. Onlara birşey söyleyemiyorsun. Ama bu kadar da dar, bu kadar da hareket alanımızın çok dar olduğunu düşünmüyorum. Yapılacak o kadar çok şey var ki. Hele hele bu günlerde yani.
ERCAN:
Muhalif olmak, sosyalist olmak, komünist olmak bir yerde aslında sürekli bir risk almaktır. Bu dünyanın her yerinde böyledir. Vicdani redçi olmakta risk almaktır. Fakat Avrupa da ben yaygınca şunu görüyorum. İnsanların bireysel beklentileri biraz daha gelişkin, devletin sınırlarını daha iyi gözetiyorlar. Risk alma konusunda daha temkinli halleri var. Ama bu temkinli hallere rağmen, şiddetin her halini yaşıyoruz. Sömürünün her halini yaşıyoruz. O zaman biraz daha ilkeli durmak gerekir diye düşünüyorum. Ve bu mücadele içerisinde olan, katkı veren, destek sunan, el veren ve yayınlarında bize yer açan siz güzel insanlara teşekkür ediyorum. Herkesi öpüyorum.
GÜNCEL:
Katıldığın için biz de teşekkür ederiz. İleriki süreçte de çalışmalarınızla ilgili imkanımız oldukça burada tabii ki kamuoyunu bilgilendirmeye çalışacağız.
ERCAN:
Birlikte dayanışmayla.